Player FM - Internet Radio Done Right
Checked 3d ago
Hozzáadva huszonnégy hete
A tartalmat a Hakan Tanar biztosítja. Az összes podcast-tartalmat, beleértve az epizódokat, grafikákat és podcast-leírásokat, közvetlenül a Hakan Tanar vagy a podcast platform partnere tölti fel és biztosítja. Ha úgy gondolja, hogy valaki az Ön engedélye nélkül használja fel a szerzői joggal védett művét, kövesse az itt leírt folyamatot https://hu.player.fm/legal.
Player FM - Podcast alkalmazás
Lépjen offline állapotba az Player FM alkalmazással!
Lépjen offline állapotba az Player FM alkalmazással!
Zihin Karmaşası
Mind megjelölése nem lejátszottként
Manage series 3598328
A tartalmat a Hakan Tanar biztosítja. Az összes podcast-tartalmat, beleértve az epizódokat, grafikákat és podcast-leírásokat, közvetlenül a Hakan Tanar vagy a podcast platform partnere tölti fel és biztosítja. Ha úgy gondolja, hogy valaki az Ön engedélye nélkül használja fel a szerzői joggal védett művét, kövesse az itt leírt folyamatot https://hu.player.fm/legal.
Her şeyin dönüştüğü bir dünyada konuşmamız gereken şeyler var.
…
continue reading
31 epizódok
Mind megjelölése nem lejátszottként
Manage series 3598328
A tartalmat a Hakan Tanar biztosítja. Az összes podcast-tartalmat, beleértve az epizódokat, grafikákat és podcast-leírásokat, közvetlenül a Hakan Tanar vagy a podcast platform partnere tölti fel és biztosítja. Ha úgy gondolja, hogy valaki az Ön engedélye nélkül használja fel a szerzői joggal védett művét, kövesse az itt leírt folyamatot https://hu.player.fm/legal.
Her şeyin dönüştüğü bir dünyada konuşmamız gereken şeyler var.
…
continue reading
31 epizódok
All episodes
×Halil Cibran, kötülüklerin en sonunda iyiliğe döndüğünü bir şiirinde şöyle anlatır. "Yalnızca içinizdeki iyilikten bahsedebilirim, kötülükten değil. Çünkü kötülük, kendi açlık ve susuzluğu içinde azap çeken iyilikten başka ne olabilir ki?" Bu mısradan ne anlamalıyım? İyiliğin ve kötülüğün birbirinin sebebi ve sonucu olduğunu mu yoksa birbirini tamamlayan zıtlıklar olduğunu mu? Yoksa insanın özünde kötü olmadığını, kötülüğün iyiliğin bozulmuş bir versiyonu olduğunu mu? Belki de hepsi.. Bugünlerde eksikliğini en çok hissettiğimiz şey, galiba empati yoksunluğu. Sosyal medyada birbirimize attığımız kibirli yorumlardan, trafikte birbirimize gösterdiğimiz sabırsızlığa kadar... Neredeyse her an, birbirimizi dinlemek yerine, hep bir açık arıyoruz. İçimizdeki iyiyi kaybetmiş gibiyiz. Belki de iyilik, kötülüğün bu kadar sıradanlaştığı bir zamanda, bizden umudunu kesip, içimizdeki en korunaklı köşeye sığınmış durumda. Onu saklandığı yerden çıkarmak, belki de kendimizi yeniden keşfetmekle başlıyor. İyilik gibi nadir bir kavramın nasıl ortaya çıktığını sorduğumuzda, bunun kötülüklerle mücadeleden doğduğunu söyleyebiliriz. Kötülükler ise, sıradanlığın ve duyarsızlığın içinde kolayca yayılıyor. Peki kendimizi de kaptırdığımız bu sıradanlık, sizce de kötülüğü üretmiyor mu? Düşünce yoksunluğunun getirdiği vasatlık, bizim tercihimiz olmuyor mu? Yayınımda iyiliği ,birilerine yardım etmek, adaletli olmak ya da başkalarının hakkını savunmak gibi, onaya bağlı bir kavram olarak düşünmedim. Başkalarından daha az şey beklediğimiz, düşünen ve empati yapabilen özgür bireyler olmanın iyiliği temsil ettiğini anlatmaya çalıştım. Eğer bunu başarabilirsek, takdir ölçülerimizin değişebileceğini ve diğer erdemleri de bir karşılık beklemeden yapabileceğimizi düşünüyorum. Gerisini podcast ve Monolog'da bulabilirsiniz. İyi Pazarlar..…
Hepimizin bir öz değeri var ve tanındıkça bu öz değerimiz artıyor. Daha çok insan tarafından tanınmayı kitlelere ulaşacak bir basamak olarak görüyoruz. Kitleye ulaşsak bile bu bizim için yine de yeterli olmuyor. Bu sefer, yaşadığımız zamanın ötesine uzanarak gelecek kuşakların bizi tanımasını istiyoruz. Ancak bunu başarmak, büyük hayalleri gerçeğe dönüştürerek oluyor. Her büyük hayal de geçmişin izlerini taşıyor. Elon Musk, geçmişten akan bu hayallerle beslediği tutkusunu gerçeğe dönüştürme fırsatını yakalıyor. Bundan sonra kurulacak hayallerin çapı hakkında da bize bir ipucu veriyor. İnsanın şan ve ölümsüzlük arayışı, gelecekteki medeniyetlerin de şekillenmesinde önemli bir rol oynuyor. Geçmişten beslenen hayal gücü, bugünün ve yarının hayallerini şekillendiriyor. Elon Musk da bu köprüyü geçmişten geleceğe uzatan isimlerden biri. Onun uzayda koloni kurma tutkusu, sadece bir macera değil, insanlığın geleceğine dair bir vizyon. Musk, geçmişin hayallerini bugüne taşıyarak, geleceğin sınırlarını zorluyor. İnsanın bu öngörülemez doğası, onu her zaman yeni sürprizlere, yeni hayallere yöneltiyor. Gelecek, her zaman hayal ettiğimizden farklı olsa da adımızı geleceğe taşıma tutkumuzun hiç bitmeyeceği kesin gibi. Peki Elon Musk'ı bu kadar tutkulu yapan ne? Hayalleri nereden besleniyor? Ayrıntıları Zihin Karmaşası ve Monolog’da bulabilirsiniz. İyi Pazarlar..…
Aşk, dünyada en eski ve en güçlü duygudur. Doğanın temelinde sevgi vardır ve kendini aşk ile yeniler. Doğada her varlık gibi biz de duygularımızı aşk ile tazeleriz. Aşk, dünyada hayatla başlayan en temel duygudur. Kadın ve erkek aşk sayesinde doğasını keşfeder. Erkekteki güç sevdiği kadın karşısında boyun eğer. Sevilen ve arzulanan kadın kendini güvende hisseder. İnsanın çelişkili doğasını hangi duygu gösterir diye sorsak herhalde bu aşk olurdu. Çok iyi bildiğimiz bir insanı çok kötü görebiliriz. Neşe dolu insan aşkından yataklara düşebilir. Bazı insanlar aşk uğruna servetlerini, dostlarını ve statülerini bırakabilir. Mesela VIII. Edward sevdiği kadınla evlenebilmek için Büyük Britanya Krallığını bırakmış ve ölene kadar evli kalmıştır. Bu bölümde aşkı anlatmaya çalıştım. Monolog'da podcasti okuyarak da dinleyebilirsiniz.…
Felaket, bizde üzüntü ve keder gibi, doğamıza uygun hislerin yaşandığı bir olgudur. Doğamızda böyle fırtınalar yaratan bu olgu, duygu dünyamızda başlarda bir karmaşaya sebep olur. Ancak ruhumuz iyi bir çözümleyicidir. Umut gibi yapıcı duyguların devreye girmesiyle, bozulan dengemiz yeniden eski haline kavuşur. Doğanın tedirgin edici genişiliği, henüz bizim bilmediğimiz, bugüne kadar karşılaştığımız felaketlerden daha farklı zorlukları barındırıyor. Teknoloji üretebilen biz de doğayı keşfederken sadece bu felaketleri keşfetmiyoruz. Aynı zamanda onun bir çözümü olduğunu da öğreniyoruz. Her bulduğumuz çözüm, bizi yeni bir zorlukla karşı karşıya getiriyor. Ancak bu durum zihnimizi daha da genişleterek bizi yeni bir boyuta taşıyor. Bu, bize yaşamın bir uyum meselesi olduğunu öğretiyor. Böylelikle doğayı olduğu gibi kabul edebiliyoruz. Yakın tarihlerde bizzat yaşadığımız pandemi ve deprem gibi afetler, felaketlerin insan doğası üzerindeki etkileri hakkında bize daha fazlasını söyleme fırsatı veriyor. Sadece doğal felaketler değil, insan kaynaklı felaketlerin de bizde yarattığı etkileri anlatmaya çalıştım. Soğuk Savaş döneminde, on yıllarca kıyamet senaryosu altında yaşayan bir kuşağın mensubu olarak kendi deneyimlerimden örnekler verdim. Daha fazlasını podcast ve Monolog'da bulabilirsiniz.…
Z
Zihin Karmaşası
![Zihin Karmaşası podcast artwork](/static/images/64pixel.png)
4,5 milyar yaşındaki dünyada 300 bin yaşında olan modern insanın son 500 yılda sorduğu sorular muazzam bir bilgi birikimi yarattı. Artık zekamız bu dünyanın ötesine uzanırken evreni anlama biçimimiz kökten değişiyor. Belki de modern insanla başlayan bu süreçte kozmosun bu bölgesinde tüm evreni etkileyecek yeni bir big bang yarattık. O halde şu soruyu sormanın artık haklı gerekçeleri olduğunu düşünebiliriz. Bu bilgi patlamasını başlatan biz olsak da bu süreci Dünya gibi devasa bir bilgisayar yönetiyor olabilir mi? Evrenin temel yapı taşları ve fizik yasaları, bir bilgisayar programının kodları olamaz mı? Belki de “Bir Otostopçunun Galaksi Rehberinde” yazdığı gibi Dünya’da bizden daha zeki bir varlığın üzerimizde deneyler yaptığı bir simülasyonuz. Bu düşünce, hem heyecan verici hem de ürkütücü gelse de bir o kadar özgürleştiricidir çünkü evrenin sonsuz olasılıklara açık olduğunu gösterir. Bu sebeple bunlara olmayacak şeyler gözüyle bakmamalıyız. Sonuçta Tanrı'ya da inanırız ama onu görmeyiz. Daha fazlası için pod yayınımı dinleyebilir ve Monolog'daki yazımı okuyabilirsiniz.…
Hayatın karmaşası içinde kendimizi kaybolmuş gibi hissettiğimiz anlarda edebiyat, bize bir sığınak, bir rehber ve bir dost olur. Farklı yazarların farklı dünyalarına adım atarak kendimizi daha iyi anlar, dünyayı farklı bir perspektifle görürüz. Edebiyat, kişisel bir deneyimdir. Her birimizin içinde özel duygular ve düşünceler oluşturur. Ancak herkesin kendi dünyasında farklı yankılar uyandırsa da, hepimize ortak bir dil , ve ortak bir düşünme biçimi sunar. Edebiyatla daha derin bir anlayışa sahip oluruz. Edebiyatın bizi dönüştüren bir simya olduğunu söyleyebilirim. Ham bir cevher olarak geldiğimiz bu hayatta edebiyat bizi altına çeviren şeydir. Her okuduğumuz kitapta yeni birileriyle tanışır, yeni hayatları ortaya çıkarırız. "Bir kitap okudum, hayatım değişti" derken, kitapta yazılan hayatı okuyarak onu biz hayata taşırız. Hepimizin mutluluğu aradığı sırlarla dolu bir dünyada yaşıyoruz. Ancak mutlu olmak, biraz da çevremizi saran bu gizemlerin farkına varmamıza bağlı. Bu gizemlerin ayırdına varmamız da bize yaşamı keşfetmemiz için verilen zihnimizi genişletmekle mümkün. Kendimizi keşfedebileceğimiz en iyi araç da kitaplardır. Edebiyatın genişletici etkisini kendi deneyimlerime dayanarak anlatmaya çalıştım. Daha fazlası için lütfen pod yayınımı dinleyin veya yazımı okuyun. İyi Pazarlar..…
Hülyalı insanlarız. Hatırımızda kalan geçmişimizi anımsar, geleceğimizi hayal ederiz. Anımsayamadığımız anılarımızı da geceleri rüyalarımız bize hatırlatır. Ancak düşlerimizi çok önemsemeyiz. Oysa önemsemediğimiz rüyalar, hayatımızı yönlendiren gizemli anıların kilidini açacak anahtarlardır. Rüyaları, içimizde farkında olmadığımız bir yerden bize ulaşan bir haberci gibi düşünmüşümdür hep. Antik çağda Tanrılar arasında mesajları ileten Hermes'in günümüzdeki haline benzetirim. Belki de rüyalar, köklerimizden kopmamamız için doğanın içimize koyduğu bir iletişim yöntemidir. Her zaman merak ettiğimiz hayatın anlamını bize şifrelerle anlatıyor olabilir. Belki de yaşadığımız hayat, kimin olduğunu bilmediğimiz bir başkasının rüyasıdır. Rüyaların bir anlamı var. Bu fragmanlar zihnimizde canlanıyorsa derinlerde, hiç farkında olmadığımız bir yerde yapılan bir çalışmanın sonucu olmalı. Zihnimizde oynayan bu bilim kurgu filmlerine "Sadece bir rüyaymış" diyemeyiz. Onun rüya olmasını bir teselli gibi görebiliriz ama bu, rüyaların doğasını bilmediğimiz içindir. Bu hafta rüyaları anlatmaya çalıştım. Daha fazlasını Monolog'da ki yazımda da bulabilirsiniz. İyi Pazarlar..…
Yoksulluk bir kader midir yoksa yaptığımız tercihlerin sonucu mudur? Yokluk zamanlarında dayanma gücümüz ve sabrımız artar ve çok çalışarak yoksulluktan kurtulabiliriz ama yoksulluğun gittikçe derinleştiği bir toplumda bu ne kadar mümkün olabilir? Yoksulluk, en basit tanımıyla günlük temel ihtiyaçları karşılayamamaktır. Sadece bugünü atlatıp ertesi günün kaygısını atlatamamaktır yoksulluk. Ancak yoksulluk, tıpkı bulaşıcı bir hastalık gibi, yavaş yavaş tüm toplumu etkisi altına alan derin bir yaradır aynı zamanda. Bu yara, sadece maddi sıkıntıları değil, aynı zamanda sosyal, psikolojik hatta fiziksel sağlık sorunlarını da beraberinde getirir. Yoksulluk, sosyal katmanların alt kesimlerine sıkışmış bireylerin yukarı çıkmasını neredeyse imkansız hale getiren ve bunu nesilden nesile aktaran bir döngüdür. Bu durum, toplumda derin yaralar açar ve zengin ile fakir arasında giderek büyüyen bir uçuruma neden olur. Aslında, yoksul bir toplumda zengin de zenginliğini tam anlamıyla yaşayamaz. Güvenlik endişeleri, sosyal ilişkilerdeki zorluklar ve toplumsal sorumluluk gibi faktörler, zenginlerin yaşam kalitesini de olumsuz etkiler. Yoksulluk her sosyal katmanı içine çeken derin bir çukur ve sadece bir insanın değil, bir toplumun başına gelebilecek en büyük lanettir. Yoksulluktan çıkmanın birden çok yolu vardır ama sağlam bir demokrasinin olmadığı, hukuk devleti kurallarının işlemediği bir düzende bütün yollar çıkmaz sokaktır. Türkiye neden bir Startup cenneti değil? Neden en değerli şirketler arasında teknoloji şirketleri yok? Yoksul kalmamızda kişisel tercihlerimizin etkisi nedir? Hepsi Zihin Karmaşası ve Monolog'da…
Z
Zihin Karmaşası
![Zihin Karmaşası podcast artwork](/static/images/64pixel.png)
Telepati mümkün mü? Zihnimizdeki düşünce, duygu veya imajı, başka bir bireyin zihnine doğrudan, fiziksel bir ortam gerektirmeden aktarabilir miyiz? Eğer bunlar mümkünse herkesin telepati yapabildiği bir dünya nasıl olurdu? Birbirimizin zihinlerini okuduğumuz bir dünya bize etik gelmeyebilir. Aklımızdan geçenlerin en saf haliyle bilinmesi bazı rahatsızlıklar yaratabilir. Ancak böyle düşünmemiz, şu anki psikolojimize hapsolduğumuz içindir. Telepatik bir toplum ya da dünya muhtemelen bugünkü zihin sınırlarımızın ötesinde olur. Telepati, insan zihninin gizemli yönlerinden biri olarak uzun yıllardır tartışılıyor. Bireyler arasında duyular dışında bilgi aktarımı olarak tanımlanan bu fenomen, bilim kurgu eserlerinden günlük hayata kadar birçok alanda karşımıza çıkıyor. Telepatiyi açıklayan birçok teori var ortada. Bunlardan bazıları, kuantum fiziği, bilinç çalışmaları ve parapsikoloji gibi alanlardan besleniyor. Telepati, hala gizemini koruyan ve bilimsel olarak kesin kanıtlanmamış bir olgu olsa da, zihinlerimizin sınırlarını zorlamaya devam ediyor. Günümüzde yapılan araştırmalar, zihin okuma, düşünce ile nesne kontrolü gibi yeteneklerin varlığına işaret ediyor. Bu gelişmeler, gelecekte iletişim ve teknoloji alanında köklü değişimlere yol açabileceği gibi, insanın kendi zihnini daha iyi anlamasına da katkı sağlayacaktır. Belki de telepatinin bilim kurgu filmlerinden çıkıp hayatımıza girmesi ve insanlık tarihinde bir çığır açması çok uzak bir gelecek değildir. Telepatik bir dünyanın nasıl olabileceği hakkında daha fazlası için podcasti dinleyebilir ve Monolog 'u ziyaret edebilirsiniz.…
Buz, dünyada hayatın devamı için her zaman önemli olmuştur. Dünyanın ilk oluşmaya başladığı zamanlarda ortam yaşam için müsait değildi. Ancak sıcaklıklar azalıp yer küre soğudukça buzullaşma arttı. Buzullar, hayatın tohumlarını taşır. Sıcak kuşaktan buzul çağına geçerken hayatın kalıntıları buzun içine sıkışır ve dünyanın diğer bölgelerine taşınır. Yok olan türlerin yerine yenileri ortaya çıkar. Buna en iyi örnek Mamutlardır. İnsan da son buzul çağı Pleistosen dönemde ortaya çıkmıştır. Bu anlamda doğa, genetik mirasını buzullar aracılığıyla gelecek kuşağa iletir diyebiliriz. Dünyanın iklimi, sıcak kuşak ile buzul çağları arasında hareket eden bir döngü içindedir. Dünyanın yer hareketleri ve yörüngesindeki değişimlerle yaklaşık 100.000 yılda bir buzullanma dönemi yaşarız. Bu dönemin sonunda da ortalama 10.000 yıl süren ara buzul dönemi gelir. Şu anda yaşadığımız iklim değişimi, içinde bulunduğumuz son buzul çağının ara ısınma dönemidir. Ne var ki insan faaliyetleri bu döngüyü tehdit ediyor. Sera gazı etkisi, ara buzul dönemini uzatıyor. Bu da kutup bölgelerindeki buzulların daha hızlı erimesine ve ekvator bölgesinin şişmesine neden oluyor. Dünyanın kütle dağılımında yaşanan böyle bir dengesizlik, dünyanın dönme hızını daha da yavaşlatıyor. Bunun sonucunda dünya, buzullaşma dönemine geçişin geciktiği bir döngüye giriyor. Daha fazlası için @monologblg.com ’u ziyaret edin. Teşekkürler…
İnsan, Aden'den kovulmasından bu yana yeniden oraya dönme hayalinin peşinde koştu. İnsanın dünyaya atıldıktan sonra yaptığı atılımlar ve gösterdiği cesaret büyük ihtimalle Tanrı'yı da şaşırtmış olmalı. Bu dünyada ne kadar süre var olacağımızı bilemeyiz ama bir zamanlar insan vardı denilecek bir hikaye bıraktığımız kesin. Zaman yolculuğumuzda fiziken çapımızı aşan ne varsa hayallerimize sığdırdık ve gücümüzü zamana yayarak bir arabayı, bir roketi ve bir transatlantiği elle tutulur hale getirdik. Bizi sonraki hayallerimize taşıyacak araçları böylece yaptık. Karmaşık, kompleks ve birbirine bağlı bir yapı kurduk. Hafızamızda daha iyisini yapacak veri çoğaldıkça beklentilerimiz büyüdü ve hikayeler arasındaki süre gittikçe kısaldı. Modern zamanların olmadığı bir dönemi hiç yaşamadık ve bugünlere nasıl geldiğimizi anlatan bir hikayemiz her zaman oldu. Bugün çok farklı bir hikayenin başlangıcındayız. Bir zamanlar, klasik bilgisayarların sınırlarına ulaştığımız bir dünya vardı. Büyük sorunları çözmek için sonsuz zamanlara ihtiyaç duyuyorduk. Ne var ki kuantum fiziğinin gizemli dünyası, bize yepyeni ufuklar açıyor. Kuantum bitleri adı verilen sihirli parçacıkların aynı anda birden fazla durumda bulunabilmesi, klasik bilgisayarlarla hayal bile edemeyeceğimiz hızlarda hesaplama yapmamızın önünü açıyor. Bu sadece bir devrim değil, bundan sonraki kozmik şemada nerede olacağımızı belirleyecek bir yolculuk. Ancak yazmaya başladığımız yeni hikayenin öncekilerden farkı, bunu tek başımıza yazmayacağımız. Bundan sonraki ilerlemede yapay zekaya ihtiyacımız var ve yazılacak yeni hikayede bizim ortağımız. Kuantum bilişim bize ne vadediyor? Kuantum bilgi işlemenin doğası nedir? Dijital sayı tabanlı çalışan yapay zeka kuantum bilgisayarlarla birleştiğinde hangi etik sorunlarla karşılaşacağız? Tamamını pod yayınımdan dinleyebilir ve Monolog'da okuyabilirsiniz. İyi pazarlar..…
İnternet, devasa bir bilgi okyanusu gibidir. Bu okyanusun yüzeyinde, herkesin kolayca erişebileceği web siteleri, sosyal medya platformları gibi bilinen alanlar yer alır. Ancak, bu yüzeyin altında, derinlerde keşfedilmemiş birçok katman vardır. Bu katmanların en gizemlisini ise Dark Web oluşturur. Bir şeyi daha iyi anlatabilmek için benzetme yapmak gerçekten çok faydalı bir yöntem. Benzetmeleri kullanmanın karşı koyamayacağımız bir tarafı var. Belki kavramların tam örtüşmesini beklemek gerçekçi olmaz ama benzetmelerle anlatmak istediğimizi insanların zihninde daha iyi canlandırabiliriz. Özellikle insanların çok hakim olmadığı ve teknik terimlerin çok olduğu konuları benzetmeler sayesinde daha iyi anlatabiliriz. Zaten önemli olan da bu değil midir? İnsanların zihninde karanlıkta kalan düşünceleri aydınlığa çıkartmak ve onların da bu düşüncelerden yeni fikirler üretmesini sağlayarak katılımı artırmak. Ancak Dark Web'i anlatmak için insan bilincinden faydalanmanın daha doğru olduğunu düşünüyorum. Böyle düşünüyorum çünkü internet de bilinç gibi dinamiktir. O da bilinç gibi evrilir ve internetin de bir gün bilinç kazanamayacağını kimse bilemez. Dark Web'i bilinçaltı gibi düşünebiliriz. Dark Web'deki yasa dışı faaliyetler, insan bilinçaltındaki bastırılmış dürtülere benzer. Tıpkı süperegonun bilinçaltını kontrol etmeye çalışması gibi, yasalar da Dark Web'deki faaliyetleri sınırlamaya çalışır. Ayrıca hem bilinçaltı hem de Dark Web, bilinmeyen ve gizemli bir yapı olarak algılanır. İnsanlar, bilinçaltlarındaki karanlık yönlerini olduğu gibi kabul etmekten çekindiği gibi, Dark Web'e dair de korku ve merak duygusu bir arada yaşanır. Dark Web sadece bir teknolojik olgu değil, aynı zamanda teknolojiyle evrimleşen insan doğasının bir yansımasıdır. Karanlık ağın evrimi bize nasıl bir gelecek vadediyor? İnternetin kurtarılmış mahallesine gitmeniz için ihtiyacınız olan Tor nasıl çalışıyor? Bitcoin, Dark Web ile nasıl popüler oldu? Detaylarını Monolog'da bulabilir ve pod yayınımdan dinleyebilirsiniz.…
Alzheimer hastasıyla yaşamak, bir Benjamin Button hikayesi yaşamaktır. O, geçmişe bir yolculuk yapıp geleceği anımsarken siz, hastalığın ileri safhalarını öngörmeye çalışırsınız. Fiziken yan yana ama farklı zamanlarda yaşarsınız. Geçmişte anımsadığı anılar daha eski tarihlere uzanırken, hatırlayamadıkları gittikçe şimdiye yaklaşır. İnsanı geçmişe doğru sürükleyen ama geleceğini çalan bir hastalıktır. Bir Alzheimer bakıcısının gözünden anlatmaya çalıştım.…
Bugün dünyanın gergin olması, bitmeyen bir hesaplaşmanın sonucu. Soğuk savaş biterken tıpkı 1. Dünya Savaşında olduğu gibi gelecekte nasıl bir dünya düzeni olacağı çok düşünülmedi. Batı, soğuk savaştan sonra her şeyin sahibiymiş gibi davrandı. Oysa Rusya, gerekenden daha fazla toprak kaybettiğini düşünüyor. Bu yüzden Ukrayna'da hak iddia ediyor. Çin, dünya liderliğine oynuyor ve olacak gibi de duruyor. Tabi ki bu durum bir düzeltmeye doğru gidiyor. Ancak daha tehlikeli olan, nükleer silah kullanma seçeneğinin masada tutulması. Soğuk savaşta bugünkünden daha fazla nükleer başlık vardı. Ancak o dönem sağduyu hakimdi. Bugün dünya, bir soğuk savaştaki sağduyudan yoksun. Bu podcastte bugüne nasıl geldiğimizi ve bir soğuk savaşın daha mümkün olmadığını anlatmaya çalıştım.…
Dünyaya yön veren kadim uygarlıkların temelinde kadim nehirler vardır. Bunların arasında Nil'in özel bir yeri var. Nil Nehri, dünyanın en eski medeniyetlerinden Mısır'a yaşam kaynağı olmaya devam ediyor. Sadece Mısır değil, Afrika'nın kuzeydoğusu onunla hayat buluyor. Kaynağının belirsizliği, çöl ikliminde hiç yağmur almadan varlığını sürdürmesi ve güneyden kuzeye akması, onu diğerlerine göre daha gizemli yapan taraflar. Onun gizemi, yarattığı Mısır'a da sirayet ediyor. Mısır'dan bahsederken aklın izah edemediği yerleri mistik güçlerle dolduruyoruz. Firavunların kendilerini tanrı olarak görüp, devasa piramitleri inşa etmeleri, Hz. Musa'nın Kızıldeniz'i yarma gibi mucizelerle dolu bir tarih yazması, bu düşünceyi güçlendiriyor. Nil'in yarattığı Mısır Medeniyeti artık yok. Bizler onun bıraktığı mirasın konforunu yaşıyoruz ama onu bir medeniyet yapan Nil hâlâ var ve çevresine yaşam vermeye devam ediyor. Nil’in kaynağının gizemini, Antik Yunan üzerindeki etkisini ve neden kutsal sayıldığını öğrenmek için yazımı okuyabilir ya da podcastten yazımı dinleyebilirsiniz.…
Üdvözlünk a Player FM-nél!
A Player FM lejátszó az internetet böngészi a kiváló minőségű podcastok után, hogy ön élvezhesse azokat. Ez a legjobb podcast-alkalmazás, Androidon, iPhone-on és a weben is működik. Jelentkezzen be az feliratkozások szinkronizálásához az eszközök között.